O Yaz


Birsen Ferahlı’nın O Yaz adlı öykü kitabı epey bir süre önceden tarafıma hediye edilen kitaplardandı. Henüz yeni okumaya başlama fırsatı yakaladım. Çok yakın çevrem ne kadar öykü okumayı sevdiğimi bilir. Kitaptan ilk alıntıyı paylaşmak istiyorum.

11377199_10205813466768825_4603448307550771154_n

* Böyle denize karşı, dünyaya kuşbakışı bakan bir tepedeymişim gibi kendi kendime konuşmak hoşuma gidiyor. Biri görse deli der. Bazen keşke dağ taş bozkır bir yerde yaşasam, duygularımı ayaklandıran bu hanimeli, şebboy, manolya kokuları olmasa diyorum. Keşke yattığım yerden dalgaların sesini duymamış olsam, yosun kokusunu bilmesem, keşke martılar çığlık çığlığa dolaşmasa üstümde.

Ben diğerleri gibi mesut, mazbut kadın taklidi yapmıyorum, böyle bir şey de yapmak zorunda değilim. Riyasız yaşamamı vasiyet etti bana babacığım.”Sihhatine özen göster, aklının ayarı nasıl tutuyorsa öyle davran gözümün nuru” dedi.

Tanıtım Bülteninden;

Birsen Ferahlı’dan inceliklerle dolu, kalemin tığ gibi işlediği bir ilk kitap: O Yaz… Yaşanmışlıkların mayasıyla yüreği kabartan, içe dokunan, sarıp sarmalayan öyküler okunup bittiğinde geride hüznün tortusu kalıyor.
Birsen Ferahlı, hepimize akraba ya da komşu kadınların iç dünyalarına, masum duyarlıklara ustalıkla eğiliyor.
“Trenin geçmesini beklerken nedense şoförün ensesine takıldı gözüm; pek beğendim. Bir erkeğin gençliği enseden de belli oluyormuş demek ki, hay Allah, dedim içimden. Karşıyaka sapağına kadar iyice baktım adamın ensesine. Tam yol ayrımına geldiğimizde, ansızın biraz daha dolaşmak istediğime karar verdim; gözlerimi bakmakta olduğum enseden bir an olsun ayırmadan, ‘Çek koçum Yamanlar’a!’ dedim, kara gözlü şoföre.”

Öykü ile kalın. . .