M. Özgür Mutlu: “Hayat, hayal kurmakla ilgilidir.”
Van Gölü Ekspresi öykü kitabıyla 2011 Yaşar Nabi Nayır Öykü Ödülü’ne değer bulunan M. Özgür Mutlu’nun ikinci öykü kitabı olan Karton Ev’e dair söyleştik.
Sevgiyle büyüyen çocukların dünyasında o karton evlerin yıkılmaz sağlamlıkta kalabileceğine inanan M. Özgür Mutlu’nun samimi yanıtları ile baş başa bırakıyorum sizleri.
Öncelikle sizi tanımak isteriz. M. Özgür Mutlu, kim değildir?
Güzel bir soru. “Hair” müzikalinde dinleyip çok sevdiğim “I’m Black/Ain’t Got No” parçasını aklıma getirdi. Orada nelere sahip olmadığını sayıyordu. Evim yok, ayakkabım yok, param yok, sınıfım, yatağım, kültürüm, arkadaşım yok diye devam eder ve sonunda hayatım var, der. Kendimizi olmadıklarımız üzerinden tanımlamak bazen daha doğru. Fakat tabii ki belli açılardan yaklaşarak cevap vermeli bu soruya. Yaşadığımız dönemde demokrasiye, eşitliğe, barışa, laikliğe, insan haklarına karşı olanlardan değilim ben. İlk tanımlama olarak bu geliyor aklıma. Kadınları erkeğe tabi bir araç, çocukları yararlanılacak bir obje, işçileri harcanacak sarf malzemesi olarak görenlerden de değilim. Ne yazık ki çok iyimser olanlardan değilim, iyimser olmak istemeyenlerden de değilim ama. Kalabalığı sevenlerden, erken yatanlardan, futbol sevmeyenlerden değilim. Şiir yazabilenlerden değilim. Çayı daha çok içerim, kahveci değilim. Bu soruyu cevapladıktan sonra, şimdi görüyorum ki kendini kim olmadığın üzerinden tanımlamak da kolay değilmiş.
“Adımımı atınca kuma, eşyalar vurmaya başlıyor kıyıya. Bir mokasen pabuç, bir mama önlüğü, bir toka, bir keman, bir gözlük, bir bir bir… Bir bebek patiği” dediğiniz ilk öykünüzde Garaville (bir çeşit salyangoz) metaforuyla mültecilerin karaya vuran bedenlerine işaret ediyorsunuz. Toplumsal olaylardan etkilendiğiniz bir gerçek. Derdi olan öyküler mi yazıyorsunuz genellikle?
Böyle bir saplantım ya da tercihim yok, kendimi zorunlu da hissetmiyorum. İlk kitabım Van Gölü Ekspresi’nde biraz daha gerçekliği zorlayan ve kişisel dertleri konu edinen öyküler vardı. Karton Ev’de ise dediğiniz gibi toplumsal konular ön plana çıktı diyebilirim. Bunun dönemle ilgili bir durum olduğunu düşünüyorum. Son yıllarda toplum olarak yaşadığımız kırılmalar, travmalar kolay atlatılabilir olgular değil doğrusu. Yazarı etkilememesi de düşünülemez. Bu elbette öyküler toplumsal olana mutlak dokunmalıdır anlamına gelmiyor. Ama bende böyle oldu. Etkilendiğim olaylar karşısında yazdıklarım da bu yönde değişti. Fakat öykülerimin toplumsal konulara eğilirken, yani sizin deyiminizle “derdi” varken, edebi dertlerden uzak, kaba ve yüzeysel olmadığını biliyorum. Bir sorunu işaret etmek amacıyla öykünün kapsamından ve dil-anlatım dertlerinden uzaklaşmanın pek de iyi sonuçlar vermediği aşikâr. Yer yer sloganlaşan bu tür öyküleri okumayı ben de sevmiyorum ve öykülerimde de bu yanılgıya düşmekten sakınıyorum.
. . .
Söyleşi Kuledibi Dergisi’nin online sitesinde yayımlanmıştı. Yazarın blog sitesinden okumak isteyenler için link: https://mozgurmutlu.blogspot.com.tr/2017/11/hayat-hayal-kurmakla-ilgilidir-soylesi.html