14 Şubat, Dünya Öykü Günü. İstanbul, Ankara, İzmir’in yanı sıra Bursa, Çanakkale, Edirne, Eskişehir, Erzurum, Samsun gibi Türkiye’nin birçok ilinde bir dizi etkinlik düzenleniyor. Ayrıca her yıl, Dünya Öykü Günü bildirisini, bir öykü yazarı kaleme alıyor. Geçen yıl Murathan Mungan’ın yazdığı bildirinin bu yılki sahibi Ayşe Kulin.
İzmir’de bu kapsamda gerçekleşen 14. İzmir Öykü Günleri, dün başladı ve yarın sona erecek. Bugün, kutlamalar Ayşe Kulin’in kaleme aldığı Dünya Öykü Günü Bildirisi’nin okunmasıyla başladı. Bildirinin tamamını aktarıyoruz:
Yıllardan 2016, günlerden 14 Şubat, Öykü Günü
Çırpı bacaklı küçük kız, sokakta yaşlı dedesiyle el ele yürüyor. Ona demişler ki, sakın elini bırakma dedenin, kulakları iyi duymuyor, sen onun kulakları olacak, korna seslerini onun için duyacaksın. Dikkatli ol!
Nasıl içime işlemişse dedeme kulak olma sorumluluğu, kırk iki yıl boyunca yüreğimde kuluçkaya yatıp sonra bir gün birden bire öyküye dönüşmüştü.
Bir başka anım da, anneannemin on yaşından beri çaldığı piyanosundan, doksan üç yaşını sürerken ayrılmak zorunda kaldığı güne dair. Ben büyümüştüm, koskocaman bir kadındım artık ama o anda hissettiğim çaresizliği, isyanı nasıl döktümse kâğıda, bana iki değerli öykü ödülü kazandırmıştı “Piyano” adlı hikâyem.
Aradan yıllar geçti, bir arkadaşım kanser oldu. Göğsünü alacakları için korkuyordu. Ben de korkuyordum hem onun için, hem ya benim de başıma gelirse diye. Bu korku, birkaç ay sonra parmaklarımın ucunda yine bir öyküye dönüştü.
Öykü, budur işte!
Anılar, kokular, renkler, sevgiler, korkular, anlar ve algılar… Hayata dair ne varsa, yazıya dönüştüğünde, paylaşıldığında, biz buna öykü diyoruz. Aslında öykü biziz, hepimiziz. Hatta hayatı bizle paylaşan canlı cansız her nesne… Kedimiz, köpeğimiz, atımız, pencere önünde duran saksımız, fıstık ağacının ardındaki mehtap, dudağımızın ucundaki sigara, kovadaki balık, yüreğimizdeki heyecan, sevgi ya da kin ve elbette hayallerimiz… Doğumla ölüm arasında bize dokunan, bizi biz yapan her şey, bizim öykümüz. Üstelik bir roman gibi sonu olması da gerekmiyor, bir iç dökme ya da sırf coşku olarak kaldığında dahi, anlamlı. Öykü, sırf bu yüzden yaşam kadar değerli ve saygın. İnsana, hayata ve hayatın içindeki her şeye dair olduğu için.
Dünya döndükçe ve dünyada insan olduğu sürece öykü de olacak, bizi bize anlatmaya, bizi çoğaltmaya, hayatın her anını ve halini bize samimiyle aktarmaya devam edecek.
2016 yılının Öykü Günü’nde, tüm öykü yazarlarının ve okurlarının Öykü Günü’nü kutluyor, yazarlara, okuyanlara, düşünenlere, hayal kuranlara ve umudun peşini bırakmayanlara aydınlık, güzel günler diliyorum.
Kaynak : http://kulturservisi.com/