Paranın iktidarını inceden alaya alan 88 sayfalık bir Fernando Pessoa kitabı.
İki arkadaş yemeği bitirmiştir. Biri “Sohbet can çekişerek ilerlemiş, artık bir ölü gibi aramızda yatıyordu” (sf: 7) diye aklından geçirir ve diğerine “Sadede gelecek olursak, geçenlerde bana, eskiden anarşist olduğunuzu söylediler…” der.
Arkadaşı da hala anarşist olduğunu ve hem de banker olduğunu söyler. Bu iddiasını diğerine ispatlamaya çalışır. Diğeri sabırla dinler, arada bir (özellikle sonlara doğru) inceden laf giydirir.
Beden, haddinden çok ayrışmaksızın ayrıştığı için yaşar. (sf.23)
Her zaman kendisi olan tek şey düşlerdir. Onlar bizim, içine doğduğumuz, her zaman doğal ve kendimiz kaldığımız o parçamızdır. (sf.24)
En büyük aşk, derin bir uykudur. Dalmaktan hoşlandığımız bir uyku. (sf.29)
Bayan, kendi aralarında ne kadar karşıt görünürlerse görünsünler, bütün dinler gerçektir. Bunlar, aynı gerçeğin farklı simgeleridir. Farklı dillerde söylenmiş aynı cümle gibidirler; öyle ki, aynı şeyi söyleyenler birbirlerini anlamazlar. (sf.30)