Altını çizdiğim alıntılar;
* “Yastığından düşen kül rengi bir güvercin tüyü odanın sessizliğini yazıyordu havaya. Bıraksam beni de yazacak, öyküsüne dâhil edecekti.”
* “Ne de olsa hepimiz aynı acının dilsiziyiz.”
* “Her şey yerli yerinde ama hiçbir şey bıraktığım gibi değil.”
* “O artık yok. Bunu tencerelere, baharat kavanozlarına, saksıdaki sardunyalara anlatmak imkânsız. Annemin boşluğu kurşun gibi damlıyor. Hâkimiyeti siliniyor, başı boş, huysuz bir hürriyet. Onu unutmaya mı başlıyoruz. Daha şimdiden? Onu unutmak istemiyorum, korkuyorum. Ya unutursam!”
Tanıtım Bülteninden;
Emrah Öztürk öykülerini Varlık, Kitap-lık, Dünyanın Öyküsü ve Sarnıç Öykü dergilerinde yayımlayarak adını duyurmuştu. Şimdi Limon Yağmuru ile öykü serüveninin ilk adımını atıyor. İlk kitaplar her zaman ilgi ve merakla ama daha çok hoşgörüyle karşılanır. Ama Limon Yağmuru içindeki öykülerle, yazarının parlayan kalemiyle bu ilgiyi hak ediyor.Gerçekten de ilk kitaplarda az görülen bir ustalıkla karşı karşıyayız. Birbirinden çarpıcı öyküler, kendine özgü bir dünya, işlek bir dil. Onat Kutlar’ı andıran bir anlatım, Vüs’at O. Bener’de karşılaştığımız kişiler, Yalçın Tosun’a komşu bir yazar. Emrah Öztürk bugün Türkçede giderek kabaran öykü damarına taze bir kan.
Öykü ile kalın . . .