Üç Damla Kan


Sadık Hidayet’in daha öncesinde de Kör Baykuş ve Aylak Köpek adlı kitaplarını okumuştum. İki kitabını zevkle ve hayran kalarak okuduğumu belirtmek istiyorum. YapıKredi yayınlarından çıkan ve orijinal dilinden çeviren ise Mehmet Kanar. Sanıyorum ki bütün kitaplarını kendisi çevirmiştir. 

Üç Damla Kan, yazarın öykü kitabıdır.

10466888_10203246867045436_1928225

 Alıntılarım ;

* . . .
İnsan ne de olsa unutmakla malül.

* Denizin mavi sularını seyredecegim. Bütün bedbahtliklari yıkar bu su! Her an rengi değişir. Kederli ve büyüleyici miriltilariyla kumsala vurur, kòpürur. Kumlar tadına baktiktan sonra yutar köpükleri. Hem bu deniz dalgaları son düşüncelerimi de alıp götürecek. Ölüm birine gülümsemeye görsün, bu gülücüklerle kendine çeker onu. “O böyle bir şey yapmaz ” diyeceksin mutlaka, ama yalan sòylemedigimi göreceksin.
Uzaktan òpücüklerimi kabul et.

* – Şimdiye kadar kimse benimle böyle konuşmadı. Herkes aptal ve deli diyor bana.
– Çünkü dilini anlamıyorlar. Çünkü sen doğaya daha yakınsın ve onun dilsiz diline aşinasın.

* Ruhunuz o kadar özgür değil; başkalarının lafını takılmış plak gibi tekrarlayıp duruyorsunuz.

* Bu gece seninle biraz konuşmak istiyorum. Çünkü sana mektup yazarken seninle konuşuyor gibi oluyorum. Mektubumda “sen” diye hitap ettiğim için bağışla beni. İçimdeki derdin ne büyük olduğunu bir bilsen!

* Bütün hayatından nefret etti. Her şeyden, herkesten bezmişti. Son derece yalnız ve yabancı hissetti kendisini. Uzak şehirlerden veya güney limanlarından birine gidip hayatın kalan kısmını orada geçirmek ya da intihar etmekten başka seçeneği yoktu. Hiç kimsenin göremeyeceği bir yere gitmek, kimsenin sesini duymamak, bir çukurda yatıp bir daha uyanmamaktan başka çıkar yol yoktu. Çünkü ilk kez etrafında bulunanlarla kendisi arasında şimdiye kadar fark edemediği korkunç bir uçurum bulunduğunu anlamıştı.

Tanıtım Bülteninden;

İran edebiyatında modernizmin öncüsü Sadık Hidayet’ten, Kafka’nınki gibi karanlık, karabasanlı öyküler…

Hidayet, 1930’lu yıllarda, ülke için pembe tablolar çizen yönetime, İran halkının yaşantısını keskin bir gerçekçilikle yansıtarak yanıt veriyor. Şiddetin ve tutkunun iç içe geçtiği bu öyküler fakirlik, hastalık, batıl inançlar, cincilik, kumalık “siga” düzeni, ikiyüzlülük, mistik hayata ve inzivaya kaçış, hayal kırıklıkları, kadının mal muamelesi görmesi gibi İran toplumunda kol gezen sorunlara birer ayna tutuyor.

Mehmet Kanar’ın Farsça aslından özenle çevirdiği Üç Damla Kan, Sadık Hidayet’i Kör Baykuş, Diri Gömülen ve Hacı Aga gibi kitaplarıyla tanıyıp seven okurlara yalın ve bunaltılı bir dünya sunuyor.