Yağmurun mızrağı. Kalabalıkta yürüdüm.
Kirpiksizdi, yaşlıydı, çakır. Vaktinin yakışığı. Kırışık ten. Leylaklardı başörtüsü. Şemsiyesiz.
Yüzü siliniyordu: Yıkılmış kiliseler.
Kibarca yaklaşıyordu. Yağmur: Cızırtılar…
Akşamın telaşıydı.
Yağmur: Gençliğinden kalan, uzun esans şişeleri. Patronlu dergiler.
İyice eski, ağır cep telefonunu uzatıp sordu: “Şu numarayı silebilir misiniz evladım, ben beceremedim…”
Elleri
bir
şeyi
yeniden
hatırladı.
Arka bahçe, balkon, havuzun kırık taşları, tütün kokan kravat; gidenin bıraktıkları.
Devam etti, karanlıkta kaybolarak: “Bu sabah öldü de… Artık nasıl olsa arayamaz…”
Onur Caymaz
Sarnıç Öykü
Ocak – Şubat 2014 sayısında yayınlanmıştır.